LİMİTED ŞİRKET ORTAKLARININ AMME ALACAKLARI KARŞISINDAKİ SORUMLULUKLARI
6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’a (AATUHK) göre “Limited Şirket ortakları, şirketten tahsil imkânı bulunmayan amme alacağından, sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve bu kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulurlar” hükümlerini içermektedir..” denilmektedir. Buna göre şirket ortakları kamuya olan borçlar açısından sahip oldukları hisseleri oranında sorumlu tutulmaktadırlar.
4369 sayılı kanun öncesindeki uygulama; “ limited şirket ortaklıkların ödenmeyen ve tahsil imkânı bulunmayan amme borçlarından dolayı ortaklar vazettikleri veya vaz’ını taahhüt eyledikleri sermaye miktarında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve bu kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulurlar. “ şeklinde olmakla birlikte Limited Şirketlerin, şirket sermayelerinin üzerinde olan amme alacağının tahsili yapılamamakta idi. Konumları ve yapıları itibariyle genel olarak küçük sermaye tutarları ile kurulmaları olağan olan söz konusu şirketlerin mal varlığından tahsil edilemeyen amme alacağı için, şirket ortaklarından kamu alacağının tahsili cihetine gidildiğinde, ortaklar koydukları sermaye miktarından sorumlu tutulmalarından dolayı şirket sermayesinin üzerinde olan amme borçlarını tahsil olanağı bulunmamaktaydı. Keza yasal boşluktan faydalanılarak şirketin yasal temsilcileri mal varlığı olmayan kişilerden seçilmekte ve dolayısı ile de kanuni temsilcilerin sorumluluğundan hareketle yapılan takipler de sonuçsuz kalmaktaydı.
4369 sayılı yasa ile birlikte “sermaye miktarı” ifadesi “sermaye oranı” olarak değişikliğe uğramış ve bu alandaki yasal boşluk da büyük oranda kapatılmaya çalışılmıştır. AATUHK’nun bu açıdan uygulanabilirliği için 54. ve takip eden maddelerine göre şirket hakkında yapılan takip muameleleri sonucunda amme alacağının şirketten tahsil imkânının bulunmaması gerekmektedir. Tahsil imkanının bulunmamasının şartları da ;
- Şirketin haczedilen mal varlığının, 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan değerleme sonucu, tespit edilen değerlerinin amme alacağını karşılamaması veya satış yapılmasına rağmen amme alacağının tamamen tahsil edilememiş olması,
- Şirketin haczi kabil herhangi bir mal varlığının bulunmaması,
- Şirketin iflasının istenmiş veya iflasının açılmış olması hallerinde amme alacağının iflas yoluyla takip sonucunda da tahsil edilemeyeceği kanaatinin oluşması,
- Borçlu şirketin yapılan araştırmalara rağmen bulunamaması,
gibi alacaklı tahsil idarenin takdir ve tespitine dayalı nedenler olarak ifade edilebilir.
Prosedür olarak ilk etapta şirketten tahsil imkânı bulunmayan amme alacağının ait olduğu dönemde ve ödeme zamanında şirket ortaklarının kimler olduğu ve bu ortakların sermaye oranları; şirket ana sözleşmesi, ana sözleşme değişikliği veya pay defterindeki kayıtlardan tespit edilmektedir. Her ortağın sermaye oranına göre takip konusu olan amme alacağından sorumlu olduğu miktar belirlenmektedir. Ortaklar açısından sermaye hissesi nispetinde olan sorumluluk, 6183 sayılı Kanunun mükerrer 35. Maddesi uyarınca yönetici ve temsilciler açısından şirket borcunun tamamını kapsayacak şekilde müşterek müteselsil sorumluluk esasına göre belirlenmiştir.
Sonuç itibariyle limited şirketlerin müdür, dolayısıyla yönetici-temsilci sıfatı taşımayan ortakları hakkında 6183 sayılı Kanun uyarınca yapılacak takip; 35 inci madde hükümlerine göre sermaye hisseleri oranında, 6102 sayılı Kanun hükümlerine göre tespit edilen kanuni temsilcileri hakkındaki takip ise 6183 sayılı Kanunun mükerrer 35 inci maddesine göre amme alacağının tamamından, müşterek ve müteselsil sorumluluk esasına göre olacaktır.