ŞİRKETLERDE TASFİYE İŞLEMLERİ
Türk Ticaret Kanunu’na göre “tüzel kişiliği haiz şirketlerin fesih ve infisahı üzerine, şirket mevcutlarının, alacaklarının ve borçlarının tayin ve tespiti ile alacaklarının tahsil, mevcutlarının nakde tahvil edilerek kanun ve ana sözleşme hükmüne göre dağıtılmasını temin eden muameleler” tasfiye olarak tanımlanmaktadır. Zaten genel anlamı ile tasfiye, bir işletmenin veya şirketin hukuki olarak varlığını yitirmesi anlamına gelmektedir.Tabiidir ki hukuki olarak varlık nedenini yitiren işletme veya şirketlerin ekonomik faaliyetleri de sona ermektedir.
Ancak unutulmamalıdır ki tasfiye hem iradi ve hem de gayri iradi olarak yapılmaktadır. Şirketler kendi alacakları kararlar dairesinde tasfiye işlemine karar verebilecekleri gibi, kanuni zorunluluklardan da tasfiye işlemine tabi tutulabilmektedirler. Aynı zamanda vergi mükellefi olan şirketlerin varlık halleri tasfiye ile son bulmaktadır. Ülkemiz şirket genel yapısına baktığımızda öncelikle ve özellikle şirketlerin halka kapalı ve aile tipi şirket olarak kurulduklarını ve faaliyetlerini bu şekilde sürdürdüklerini gözlemleriz. Dolayısı ile bu tip şirketler genel olarak tasfiye sürecine girmez veya girmeyi hiç düşünmezler.Halka açık olarak kurulan anonim şirketler bakımından yasal prosedürler daha farklı durum arz etmektedir.
Tasfiye hali doğan şirketler için tasfiye başlangıcı ile ayrı bir tasfiye dönemi başlamaktadır.Tasfiye halindeki şirketler için Genel Kurulda şirket sermayesinin ¾’ünü ve mevcut oyların 2/3’ünü oluşturan sermaye sahiplerince tasfiye kararı alınıp bağlı bulunulan yer Ticaret Siciline tescil ve ilan işlemi yapıldıktan sonra, tasfiye işlemlerinin yürütümünü temin için yeni bir organ olan tasfiye memur veya memurları atanmaktadır.Aynı şekilde bu firmaların unvanlarının başına “Tasfiye Halinde” ibaresi eklenerek faaliyette bulunulması yasal zorunluluktur. Artık şirketler normal faaliyetlerine bu andan itibaren bir nokta koyup, sadece tasfiye amacını yerine getirmeye çalışırlar. Şirket organları tasfiye işlemi bitinceye kadar yetkileri sınırlı bir halde varlıklarını sürdürmektedirler.
Bu safhadan itibaren tasfiye işlemlerinin bir sonucu olarak aktiflerin paraya dönüştürülmesi, şirketin borç ve taahhütlerinin yerine getirilmesi, tasfiye gelirlerinin bankaya yatırılması, pay bedelleri ve diğer alacaklarının tahsili gibi konulara öncelik verilir.
Vergi uygulamalarında tasfiye dönemi , ayrı bir vergilendirme dönemi olarak dikkate alınmaktadır. Tasfiye sürecine giren anonim şirketlerin tasfiye girilen tescil tarihinden itibaren bir ay içerisinde bağlı bulundukları yer vergi dairelerine bilgi vermeleri zorunludur. Tasfiye dönemi kurumun tasfiye haline girdiği tarihten başlar, bu tarihten aynı takvim yılı sonuna kadar olan dönem ile bu dönemden sonraki her takvim yılı bağımsız tasfiye dönemi sayılmaktadır.Hesap dönemi başı ile tasfiyenin başladığı tarih arasındaki dönem, kıst vergilendirme dönemi kabul edilerek bu döneme ilişkin kurumlar vergisi beyannamesi tanzim edilerek tasfiyeye giriş tarihini takip eden dördüncü ayın sonuna kadar bağılı bulunulan yer vergi dairesine verilmelidir. Aynı şekilde bu döneme ait verginin de aynı süre içerisinde ödenmesi gerekmektedir. Bu işlemlerin yürütümü tasfiye memur veya tasfiye memurlarınca yapılacaktır.Tasfiye sonuçlandığında da 15 gün içerisinde vergi dairesine tasfiye beyannameleri verilmelidir. Tasfiye süresi boyunca tasfiyeye başlanılan ilk kıst dönem hariç diğer dönemlerde geçici vergi beyannamesi verilmemektedir. Birden fazla tasfiye döneminde, tasfiye karı her dönem vergilendirilmekle birlikte tasfiye bir bütün olarak kabul edilip değerlendirilmektedir. Son tasfiye beyannamesi de dahil olmak üzere tüm dönemlere ait kar veya zararlar toplanarak nihai tasfiye kar veya zararı tespit edilir. Bu tasfiye karına göre hesaplanacak vergiden önceki dönemlerde ödenmiş vergilerden fazla ise aradaki vergi farkı alınmaktadır. Aksi haldi ise talep edilmesi halinde artan vergi iade edilmektedir. Tasfiyenin sonuçlanması ile birlikte daha önce tahakkuk olunmuş ve fakat vadesi gelmeyen vergilerin de onbeş gün içerisinde ödenmesi gerekmektedir.
Uygulamada tasfiyenin bitim tarihi çok önem arz etmektedir. Vergi idaresi bakımından şirketin ticaret unvanının ticaret sicilinden terkin edildiği tarih tasfiyenin bitim tarihi olarak dikkate alındığı halde vergi yargısı bakımından bu tarih kesin bilançonun genel kurul tarafından onaylandığı tarih olarak kabul edilmektedir. Tasfiyeye süresine girip tasfiye olunan bir şirket, tasfiyenin sona erdiğini tescil ve ilan ettirmeden mükellefiyeti devam etmektedir.
Leave a Reply
Want to join the discussion?Feel free to contribute!