KONKORDATO

 

Borçlunun, alacaklarının 2/3 çoğunluğuyla yaptığı ve onu kabul etmeyen diğer alacaklıları da bağlayan, alacakların belli bir yüzdesinden vazgeçtiklerini veya alacağın vadesini uzattıklarını, ya da takside bağladıklarını belirleyen anlaşma, konkordato olarak tanımlanmıştır. Konkordato anlaşması sonucu borçlu, borçlarının konkordato’da kabul edilen bölümünü ödemekle borçlarının tamamından kurtulmuş olmaktadır. İcra ve İflas Kanunu düzenlemelerine tabi olan konkordato, resmi konkordato olup, buna adi veya mahkeme içi konkordato da denilmektedir. Buna karşılık özel konkordato veya mahkeme dışı konkordato olarak bilinen tenzilat veya vade konkordatosu şeklinde yapılabilen konkordato uygulaması ise Borçlar Kanunu hükümlerine tabi olarak yapılmakta ve alacaklılar ile borçlular arasında tamamen bu sözleşmenin tarafı olanların iradesine bağlı olarak düzenlenebilmektedir.

Konkordato hükümlerinden yararlanmak isteyen herhangi bir borçlu, tetkik merciine bir konkordato projesi verir ve bu projeye ayrıntılı bilançosunu ekleyip, resmi konkordatoda icra tetkik merciine başvurur. Tetkik mercii borçluyu dinledikten sonra onun durumunu ve hesaplarının halini, işlerindeki doğruluğunu ve taahhütlerini yerine getirmesine mani olan nedenleri göz önünde tutarak, projenin alacaklılarını zarara uğratmak amacından uzak ve borçlunun mal varlığıyla mütenasip olup olmadığına karar vermektedir. Tetkik mercii, borçluya karşı icra ve iflas takibi yapılmasını yasaklayarak, borçluya alacaklıları ile konkordato yapabilmesi ve bunu mahkeme nezdinde tasdik ettirebilme imkanını sağlamak amacıyla iki ayık bir süre vererek yeterli bilgi ve tecrübeye sahip bir kişiyi komiser olarak tayin edip, borçlunun tasarruflarına nezaret ve İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre yapılması gereken diğer görevlerin yapılmasını sağlar. İcra ve İflas Kanunu’nun 289. maddesine göre; “rehinli alacaklar” müstesna olmak üzere, mühlet içinde borçlu aleyhine hiçbir takip yapılamaz ve evvelce başlamış takipler durur. Dolayısıyla bu uygulama sonucu, bir takip muamelesiyle kesilebilen zamanaşı­mı ve hak düşüren müddetler cere­yan etmemektedir.

Vergi Usul Kanunu’nun 324.maddesine göre, konkordato veya sulh yoluyla alınmasından vaz­geçilen alacakların, borçlunun defte­rinde özel bir karşılık hesabına alına­cağı ve bu hesabın muhteviyatı ala­caktan vazgeçildiği yılın sonundan başlayarak üç yıl içinde zararla itfa edilmediği takdirde kar hesabına nakil edileceği hüküm altına alınmıştır. Dolayısıyla borçlular açısından bir öz sermaye artışını ifade eden konkordato uygulaması alacaklılar açısından ise değersiz alacak sayılarak Vergi Usul Kanunu’nun 322.maddesinde değerlendirilmektedir. Üç yıl içinde zararla itfa edilmediği taktirde, bu tür alacaklar kar olarak dikkate alınmaktadır.

 

Borçlunun konkordato talebinin kabul edilmesi durumunda, tenzilat konkordatosunda, borçlu borcunun en az yüzde ellisini, vade konkordatosunda ise borçlu borcunun tamamını belli bir vade de ödemeyi kabul etmektedir. Bu nedenle her iki du­rumda da Vergi Usul Kanunu’nun 323. maddesinde belirtilen anlamda alacağın şüpheli hale gelmesinden söz edilmesi müm­kün değildir. Zira alacak, resmi merciler nezdinde teminat altına alınmış olmaktadır. Konkordato yolu ile alınmasından vazgeçilen alacaklar ise, alacaklı açı­sından değersiz alacak sayılmakta ve Vergi usul Kanunu’nun 322. maddesi kapsamında değerlendirilmektedir. Yani bu alacak­lar, değersiz alacak mahiyetine gir­dikleri tarihte tasarruf değerlerini kaybettiğinden, mukayyet kıymetle­riyle zarara geçirilerek yok edilecek­tir. İşletme hesabına göre defter tutan mükellefler ise bu mahiyetteki değersiz alacaklarını gider kaydetmek su­retiyle yok edeceklerdir.

 

0 replies

Leave a Reply

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *